Türkiye’deki 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Türkiye’ye yeterince dayanışma göstermemekle suçlanan Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye Raportörü Kati Piri önemli açıklamalarda bulundu.
Piri, 15 Temmuz’daki darbe girişimine yönelik özeleştiride bulunarak, “Brüksel’de bu darbe girişiminden dolayı mutlu olan tek bir kişiye dahi rastlamadım, fakat ilk 24 saat içinde hayatını kaybeden insanlardan, Meclis’in bombalanmasından bahsetmeyip hükümetin tepkilerine tepki gösterdik. Sadece on binlerce insanın yargılanmadan görevden alınmasını eleştirdik. Türk halkına karşı hata yaptık” dedi.
Kati Piri, darbenin arkasında Gülen’e bağlı insanların olduğu konusunda bir şüphe duymadığını söyleyerek şu soruların cevaplarının ortaya konması gerektiğini vurguladı,
– Bu ne kadar geniş bir organizasyondu?
– Bu darbe girişimi Pennsylvania’dan mı yönetilmişti?
– Yüzlerce hatta on binlerce Gülenci bu girişimin içinde miydi?
– Yoksa sadece ordudan atılacağını bilen Gülenci askerlerin son hamle olarak yaptığı bir şey miydi?
Habertürk‘ten Kübra Par‘ın sorularını Skype üzerinden yanıtlayan (15 Eylül 2016) Kati Piri’nin açıklamalarından bazı bölümler şöyle:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, vize konusunun önümüzdeki 1 yıl içinde çözülebileceğini söyledi. Zamanlamayla ilgili sizin bir öngörünüz var mı?
”Hayır yok, zaten bana göre önce haziran sonra da ekim ayını son tarih olarak belirlememiz hataydı. “Türkiye’nin 72 kriteri tamamladığı gün vizeler kaldırılacak. Eğer bu yarın gerçekleşirse hiç beklemeden onaylarız” demeliydik. Mesele tarihle alakalı değil. Umuyorum bunu önümüzdeki aylarda halledebiliriz. Ama şunu da belirtmeliyim, eğer OHAL uzatılırsa o süre boyunca vizelerin kaldırılması mümkün olamayacaktır”
Geçen hafta Ankara’daki görüşmelerinizde hangi konular gündeme geldi?
“Nasıl ki Avrupa’da bir kamuoyu algısı varsa Türkiye’de de var. Terör yasasında bazı düzenlemelere gidip sonra tekrar konuşabiliriz” dediler. Eminim hem AB’nin kendi standartlarını düşürmediği hem de Türkiye’nin gerçek teröristlerle mücadele gücünü kaybetmediği bir orta yol bulabiliriz. Mutabakata varma noktasında Türk hükümetinin çok istekli olduğunu görüyoruz. Geçen hafta Avrupa Parlamentosu Başkanı da Ankara’yı ziyaret ederek istekliliğini gösterdi. Eğer şu anki pozisyonumuzda inat edersek ilerlemek mümkün olmayacak. Bildiğiniz gibi vize serbestisi konusunda Ukrayna, Gürcistan ve Kosova ile de görüşmeler yapıyoruz.”
Evet, biliyoruz ve bu bizim biraz kalbimizi kırıyor!
”Neden kalbinizi kırıyor?” (Gülüyor)
Çünkü onlara bize çıkardığınız kadar engel çıkarmıyorsunuz!
”Hayır, onlarınkini de henüz onaylamış değiliz. Aynı kriterler tüm ülkeler için geçerli, kimseye farklı davranmıyoruz. Bakın size fikir vermesi için şunu anlatayım; Türkiye’nin göçmen sorunuyla AB’ye üyelik süreci ve vize serbestisi AB kamuoyu nezdinde birbirine karıştı. Her şeyi tek bir pakete tıktık. Avrupa’daki genel kamuoyu “Türkiye’de son 3 yılda olup bitenlerle ilgili kaygılarımız var. Sırf mültecileri Avrupa’ya almamak için neden AB’nin değerlerinden ödün veriyorsunuz?” diye soruyor. Öte yandan Türk kamuoyu da “Biz elimizden gelen her şeyi yapıyoruz ama Avrupa bizi kabul etmiyor” diye düşünüyor. Buradan bir çıkış yolu bulmalıyız. O çıkış yolu, ne Türkiye’nin terörle mücadelesine son vermesi ne de AB’nin standartlarını düşürmesi. Emin olun bu sorunu çözeceğiz. Amacımız Türk halkının Avrupa’ya gelişini bloke etmek değil. Burada yaşayan, çalışan, eğitim gören pek çok Türk var. Bu bizim de çıkarımıza. Önemli olan adaletli bir çözüm bulmak.”
Fethullahçı örgütlenme (FETÖ) ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Türkiye’ye sık sık gelip giden biri olarak 15 Temmuz’dan önce bir fikriniz var mıydı?
”Evet, son 3 yılda Türkiye’yi ziyaretlerim sırasında Gülenciler hakkında konuşmalar oluyordu. Hükümet, bir paralel devlet yapılanması olduğundan söz ediyordu. AB’nin bunu çek etme şansı yoktu ama darbe girişimi gösterdi ki bir paralel devlet olduğu açık. Şahsen benim darbenin arkasında Gülen’e bağlı insanların olduğuna dair hiçbir şüphem yok ama soru şu: “Bu ne kadar geniş bir organizasyondu?” Bu darbe girişimi Pennsylvania’dan mı yönetilmişti? Yüzlerce hatta on binlerce Gülenci bu girişimin içinde miydi? Yoksa sadece ordudan atılacağını bilen Gülenci askerlerin son hamle olarak yaptığı bir şey miydi?”
Yani darbenin arkasında Fethullahçıların olduğuna dair hiçbir şüpheniz yok…
”Evet, ama dediğim gibi soru şu: “Bu darbe girişimini birkaç Gülenci mi yaptı yoksa daha geniş anlamda organize edilmiş bir şey miydi?” Bunun cevabını sadece yargıçlar verebilir. Zaten bir sosyal demokrat olarak da Gülencilerin Türkiye’de demokrasinin en güvenilir destekçisi olduğunu düşünmüyorum. Yine de tutuklanan ya da açığa alınan on binlerce insanın 15 Temmuz gecesi yaşananların direkt içinde olup olmadığını tam olarak bilmiyoruz. Bunlar hakkındaki düşüncelerimize ve sempatizanlarının geçmişte Ergenekon davalarında yaptıklarına rağmen, direkt suç işleyenlerle sempatizanlar arasında ayrım yapmalıyız. Hükümeti şiddet kullanarak alaşağı etmeye çalışan üst yapı adalete teslim edilmeli. Direkt suça karışmamış olanlara aynı şekilde muamele edilmemeli. Önümüzdeki süreçte Türkiye’yi bekleyen mesele bu…”
Avrupa’nın darbe girişimini kınamakta geç kalması burada hayal kırıklığı yarattı. Bu eleştiriler konusunda ne diyeceksiniz?
”Brüksel’de bu darbe girişiminden dolayı mutlu olan tek bir kişiye dahi rastlamadım, fakat ilk 24 saat içinde hayatını kaybeden insanlardan, Meclis’in bombalanmasından bahsetmeyip hükümetin tepkilerine tepki gösterdik. Sadece on binlerce insanın yargılanmadan görevden alınmasını eleştirdik. Türk halkına karşı hata yaptık. Bu girişimin, darbelerle ilgili üzücü hatıraları olan insanların üzerinde yarattığı büyük travmanın farkına varamadık. 240 kişinin ölümü, parlamentonun bombalanması ve demokratik yollarla seçilmiş Cumhurbaşkanı’na yönelik suikast girişiminde bulunulması insanları derinden etkiledi. Erdoğan’ı sevenler de sevmeyenler de darbe gecesi birleşmişti. Bu o gece yeterince iyi anlayamadığımız bir gerçeklikti. Türk halkıyla empati yapmayarak hata yaptık.”
Görüşmelerinizde idam konusu gündeme geldi mi?
”Hayır. Ama bu konuda kırmızı çizgimiz belli; eğer bir ülke idam yasasını geri getirirse bu üyelik müzakerelerin sonlanması anlamına gelir. Ama zaten bu konu görüşmelerimizde gündeme gelmedi. Kanımca, ilk anda insanların öfkeyle dillendirdiği bu konu kapandı. Aksi halde Türkiye 20 yıl geriye gider.”