Anadolu’nun en önemli düşünürlerinden biri olan Mevlana ‘’Gel, gel, ne olursan yine gel’’ demiş. Böylesine anlamlı bir sözü nasıl olur da insanlar kendi içlerinde anlamlandıramıyor hayret ediyorum doğrusu bazen. Kendin olmaktan korkma diyor aslında Mevlana. Kim olduğun ya da ne olduğun önemli değil onun için. Asıl önemli olan içindeki iyilik ve kötülüğün dengesi. İçinde iyiliğe dair bir umut ışığı varsa Mevlana o ışığı daha da aydınlatmak istiyor. Keşke herkes onun kadar hümanist olabilse. O zaman ortada sorun kalmazdı.
Son zamanlarda ülkede yaşanan olumsuz olaylardan sonra bu sözü daha sık düşünür oldum. Gerçi ülkemizde olumlu olabilecek herhangi bir olay göremiyorum ama yine de umudumu kesmiyorum. Sokağa çıktığımız andan itibaren şiddet, tüm gerçekliğiyle ortaya çıkıyor. Tek başına karşıya geçmek için metrobüs kullanan bir kadın günde kaç kere tacize uğruyor hiç düşündünüz mü? Ülkede yaşanan olumsuz gelişmelere karşı tepki gösteren insanlara uygulanan şiddeti gördünüz mü hiç televizyonlarda? Eminim bazılarınız ‘’ Onlar da kaşınmasaymış canım’’ diyordur oturdukları yerden.
İnsanlar artık sabrede sabrede sabır taşına dönüştüler. İşsizlik, kadına yönelik erkek şiddeti, çocuk tecavüzü, işçi haklarının sömürülmesi ve daha niceleri.. Seslerini duyurmak isteyen insanlar içlerindeki öfkeyle dolup taştılar ve bu durumun böyle devam etmemesi için bir yerlere seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Ancak başarılı olamıyorlar. Çünkü her yerden kapana sıkıştırılmış durumdalar. Olumsuz bir şey hakkında ağızlarını açtıklarında anında şiddete, baskıya veya gözaltına maruz kalıyorlar.
Biz ne ara başkalarının fikrine önem vermeyecek kadar tahammülsüz olduk? Demokrasiyle yönetilen bir yerde yaşıyorsak eğer neden bizim dışımızdaki insanların haklarını gasp ediyoruz sorarım size. Çok değil 19 Haziran’da Trans bireyler onur yürüyüşü kapsamında seslerini duyurmak istediler ama ona bile müsaade etmediler.
Bir şeyleri desteklemek için illa o gruba mensup olmanız gerekmiyor. Hayvan haklarını destekliyoruz diye hayvan olmuyoruz sonuçta. LGBTİ bireyler senenin bir gününde sadece ‘ben varım’ demek için yürüyorlar. Psikolojik veya fiziksel anlamda şiddete maruz kalan translar sadece bir gün ‘’Bakın ben de insanım, benim de haklarım var, nefes alan bir canlıyım, sizin gibi nefes alabiliyorum. Beni dışlanmayın.’’ demek için yürümek istiyorlar. Bunu engellemekle neyi ispatlamaya çalışıyorlar gerçekten hayret ediyorum.
Bu yürüyüşe karşı olanlar bir günlüğüne trans bireylerin yerine geçseler acaba kaç gün hayatta kalabilecekler çok merak ediyorum. Burada savunduğum şey insanların ifade hakkının engellenmesidir. İster trans birey olsun, ister solcu olsun, ister sağ görüşteki bir insan olsun kimsenin ifade hakkı engellenmemeli. Bırakın insanlar eteğindeki taşları döksünler. Ortalığı yıkmadan, bir yerlere zarar vermeden yürüsünler sadece. Bunun kime ne zararı olabilir ki? Bu tarz şeyler zaten birçok ülkede yapılıyor. Hatta kimsenin zarar görmemesi için her türlü güvenlik önlemleri alınıyor. Peki, bizde ne oluyor? Ağzını açtığın an biber gazına boğuluyorsun, coplanıyorsun, plastik mermiyle ateş ediliyor sana, gözaltına alınıyorsun. Peki niye? Sadece yaşanan haksızlıklara, olumsuzlara karşı sesini duyurmak istediğin için. Madem demokrasi kültürüne sahibiz o zaman insanların ifade hakkı ellerinden alınmamalı. Sadece bir gün kendi varlığını herkese keyifle ispatlamak için yürüyen insanlara gaz sıkmak, coplamak niye?
Bazı insanlar, kendisi gibi olmayanlara karşı düşmanca tavır takınabiliyor bu ülkede. Oysa Mevlana insanları dışlanmanın yanlış olduğunu vurguluyor yukarıdaki sözünde. Mesela yolda görüp arkasından güldüğünüz trans birey, sizin ona güldüğünüzü fark ettiğinde kendinden ve hayattan bir kez daha nefret ediyor. Bir insanın sizin yüzünden kendinden nefret etmesini ister miydiniz?
Sizden çok fazla bir şey istemiyorum. Sadece insanları düşünceleri, davranışları, ideolojisi, yönelimleri yüzünden dışlayıp ötekileştirmeyin. Farklı görüşlü insanlara dikkat ettikçe hayat pencerenizin daha da genişlediğini göreceksiniz. Önyargılı davranmanın kimseye bir fayda sağlamadığını bilin yeter. Bazıları empati kurmayı öğrenemedikleri için başkalarının ne düşündüğüne ya da ne hissettiğine önem vermiyor. Kendinizi slogan attı diye gözaltına alınan solcu bir gencin yerine koyun mesela. Sadece bir gün gerçekten yaşadığını hissetmek adına yürümek istediği için tartaklanan, coplanan, biber gazı yiyen, ötekileştirilen bir trans bireyin yerine koyun kendinizi. Ne hissederdiniz?
Birdenbire düşüncelerinizi değiştirmenizi bekleyemem elbette. Bunlar bir anda olabilen şeyler değil zaten. Zamanla düşünceleriniz yerine oturduğunda başkalarına ne kadar haksızlık yapıldığını anlayacaksınız. İnsanların ellerindeki ifade hakkı çok kıymetli ve bu onların sığınağıdır. Başkalarını anlamaya çalışın, neden böyle düşündüğünü sormayı deneyin, onları dışlamadan iletişim kurun. Çıkarın artık şu at gözlüklerinizi. Dünya o gördüğünüz dar pencereden ibaret değil.
Onları sevmek zorunda değilsiniz. Kimse kimseyi fazla sevemez zaten. Sadece kendiniz dışındaki insanları anlamaya çalışın ve onların kendi haklarına savunmasını engellemeyin. İfade özgürlüğünü ellerinden almayın. Başkalarına hayatı zindan etmek yerine onların hayatlarını iyileştirmeye çalışın. Unutulmamalıdır ki dünyayı birbirini anlayabilen insanlar güzelleştirecek. İçinde yaşadığınız hayatı güzelleştirmek de mahvetmek de sizin elinizde..