Dünyanın Çocuklaşması, Dünyayı Çocuklaştırmak
Fatih Çelebi

Dünyanın Çocuklaşması, Dünyayı Çocuklaştırmak

Mantık, tutarlılık,rasyonellik,akla yatkınlık vesaire...

Liste böyle uzayıp gider. Bunların hepsi aslında bizim güzel dünyalar yaratmak için kendimizde bulamadığımız cesareti dışa vurumlarla insanlara kabul ettirme çabamızdan başka şeyler değil. Ekseriyetle öyle tabi, genelleme yapmak yanlış olur. Lakin hepimiz çıkmaz zannettiğimiz durumlardan, önümüzde duran, aşılmaz sandığımız yığınlardan yukardaki arkadaşları gerekçe göstererek kaçıyoruz (ekseriyetle değil, genelleme yaparsak doğru olur).

Peki ne zırvalıyorum ben gecenin şu saatinde...

Şöyle ki felsefeciler Phillippa Foot ve Judith Jarvis’in ortaya attığı ‘Vagon İkilemi’ her şeyi özetler nitelikte. Nacizane açıklamam gerekirse anlatayım; kendinizi bi tren yolunun yakınlarında hayal edin. Rayların üzerinde son sürat ilerleyen bir tren ve ilerde raylarda çalışan arkası trene dönük beş işçi. Trenin durması için zaten çok geç, fren mesafesini bayağı aşmış; işçileri de uyarma şansınız yok sizi duymuyorlar. Derken rayların üzerinde trenin yolunu değiştirmek için kullanılmak üzere bir levye görüyorsunuz. Eğer treni diğer raya geçirirseniz işçilerin farketmeseler dahi hayatlarını kurtaracaksınız. Lakin ortada duran başka bir problem daha var...

Diğer rayın üzerinde de tıpkı ilk rayda olduğu gibi arkası trene dönük sizi duyamayacak kadar uzak olan bir işçi daha yaklaşmakta olan tehlikeden habersiz işini yapıyor. Trenin yolunu onun bulunduğu raya doğru çevirirseniz bu işçi de nedensiz yere hayatını kaybetmiş olacak. Soru şu; trenin yolunu değiştirir misiniz?

Birçoklarınızın evet dercesine başını salladığını görür gibiyim şu an. Çünkü yitip giden beş cana karşılık bir işçinin ölmesi sizin fazladan dört kişinin hayatını kurtardığınızı gösterir mantıken. Ama işleri karıştıran taraf sorunun ikinci kısmı. Aynı tren yolu, aynı siz... bu sefer rayların üstünde duran bir köprünün üzerinde aheste aheste salınırken, trenin aynı beş işçiye doğru gitmekte olduğunu fark ediyorsunuz (hayır işçiler alık değil rol icabı öyle yapıyorlar). Bu sefer treni diğer raya saptırma gibi bir şansınız yok. İşçileri kurtarabilmek yapabileceğiniz tek şey, hemen yanı başınızda duran iri yapılı adamı aşağı itmek suretiyle trenin altına dolayısıyla ölüme göndermek. Eğer toramanı aşağı atarsanız trenin sürtünme kuvvetiyle işçilere yaklaşamadan duracağından kesin olarak emin olduğunuzu varsayarak bu eylemi gerçekleştiriyorsunuz ama. Soru şu; adamı aşağı atar mısınız? Artık ilk soruda olduğu gibi hepimiz aynı cevabı vermiyor. İlk soruya evet cevabını veren bir çok insan, bu soruya hayır demiş halbuki (cevabını değiştirmeyenler de mevcut elbet).

Şimdi bizim gibi ‘’aklı başında’’ olan insanlar için işler böyle. İnsanlar doğrudan birini öldürmek ile ölüme izin vermek hadiselerini birbirinden ayırıyorlar ekseriyetle. Çünkü vicdanları yapmadıklarımız için duyduğumuz pişmanlıkları yaptıklarının arkasında tutuyor.

Aynı soruları basitleştirerek çocuklara sordum. Verdikleri bütün cevaplar mantıktan, akla yatkınlıktan hep uzak. Ama ne biliyor musunuz; çocuklar bizim gibi değil! Onlar bugün birini öldürmedi. Hep başka yollar aradılar. Kalplerine daha bizim acımasızlığımız yerleşmemiş çünkü, masumiyet ve herkesi kucaklayabilmek gibi ‘kötü’ huyları daha içlerinde...

Sene 1945, Amerika Birleşik Devletleri savaşta daha fazla insanın ölmemesi için(!) Japonların en yoğun olarak dışarıda olduğu saatte (08:15) Hiroşima ve Nagazaki kentlerine birer atom bombası atıyor. Sırf daha fazla insan ölmesin diye... Ne kadar mantıklı öyle değil mi(!)

Neden Dünyanın geri kalanı yaşasın diye binlerce insan ölüyor, hastalanıyor, sakat nesiller doğuyor sonradan. Bu insanlar da geri kalan insanlıkla birlikte yaşasa ne çıkar! Zaten savaşı başlatan siz ve sizin gibilerin post kavgasından başka bir şey değil mi ?

Çocukları kendimize benzetmeyelim lütfen; biz onlar gibi olalım. Hepinize, hepimize pamuk şekerden bir dünya dileğiyle... dua ile, Vesselam.

Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Sel, travma sürecini uzattı! Şimdi hayal kırıklığı evresindeyiz…
Sel, travma sürecini uzattı! Şimdi hayal kırıklığı evresindeyiz…
Şap hastalığı insanlarda ölümcül etkilere yol açmıyor
Şap hastalığı insanlarda ölümcül etkilere yol açmıyor