Batılı sinemacılar için yeni bir keşif gibi duran ve bizlere de yakın bir coğrafyadan seslenen, sinemanın yeni yüzü demeyeceğim çünkü on yıllar öncesine dayanan birikimiyle; İran sineması üzerine çok konuşulacak değere sahip. Bu dünya mirasına birçok yönetmen armağan eden İran sinemasının bu armağanları içerisinde benim için yeri farklı olan Asghar Farhadi'den uzun uzun bahsedeceğim. 2011 yılında yapmış olduğu Coday-i Nadir ez Simin (Bir Ayrılık) filmiyle hem Oscar hem de Altın Küre ödüllerinin sahibi olan Farhadi, sadece İran sineması için değil aynı zamanda Dünya sineması için de önemli bir şahsiyet olduğunu ortaya koydu. Ayrıca İran'dan çıkıp bu ödüle ulaşan ilk yönetmen olması da ait olduğu kültür için bir zafer niteliğinde. Bu zaferin sanat filmlerinin pek değer biçilmediği Oscar törenlerinde kazanılması da hikayeye ayrı bir tat kattı.
Asghar Farhadi'nin filmlerine gelecek olursak insan ve aile ilişkilerini ele alan yönetmen, evrensel değerleri de çok iyi yansıtmasıyla dikkat çekiyor. Asghar Farhadi, filmlerinde bütün karakterlere eşit mesafede yaklaşarak seyircinin film ile daha çok bağ kurmasını sağlıyor. Aynı zamanda bu bağı kurmaya çalışırken de hiçbir şekilde siyasi bir söylem ya da amaç gütmeden işini ustalıkla yapıyor. Bu bağ filmlerini izlediğinizde fark edebileceğiniz psikolojik bir savaşa dönüşüyor ve zihninizi düşünceler tırmalamaya başlıyor.
Asghar Farhadi röportajlarında "Filmde mesaj vermek istediğiniz zaman o film iyi olmuyor. Siyasi film çekme yolunu tutmuyorum. Çünkü siyasi filmlere inanmıyorum. Daha çok insan ve aile ilişilerini ele alan dramatik öyküleri çektim. Zaten insan ilişkilerinde siyaset, ahlak, aile hepsini bulmak mümkün" diyordu. Bu söylemlerinden yola çıkarak filmlerine göz atacak olursak orta sınıfa ait suç ve ceza öykülerini, İran toplumundaki şiddetli sınıf çatışması ve sınırları çizilmiş olan cinsiyet rollerine yapmış olduğu güçlü vurgularla, siz farkında olmadan filmdeki siyasi ve politik mesajları alabiliyorsunuz. Tabi bu da kendi ifadesiyle "insan ilişkilerinde siyaset, ahlak, aile hepsini bulmak mümkün" sözünün dışına çıkmadan vurgulanıyor. Anlayacağınız her şey tadında ve doğallığında yürüyor.
Asghar Farhadi'nin filmlerini izlediğinizde sanki çevrenizdeki insanların hayatlarına tanıklık ediyorumuş hissine kapılabiliyorsunuz. Bu duyguyu yakaladığınız anda ise bir Dostoyevski eserinin içine düştüğünüzü düşünebilirsiniz. İşte bu noktada komplike insan ilişkileri, çatışmalarla ve düğümlerle dolu süreçler karşınıza çıkıyor. Böylece film boyunca gerilim dozu yükseliyor ve peşinizi bırakmayan şüpheler içerisinde kalakalıyorsunuz. Asghar Farhadi bu durumla ilgili: "Benim bulduğum yol, filmin sonunda soru işaretleri bırakmaktır. Soru işaretleri filmin sonunda sizi düşünmeye iter" ifadelerini kullanıyor. Yani film bittiği zaman o çok merak ettiğimiz sorunun cevabını asla öğrenemiyoruz. Vicdanımızla baş başa kalıyoruz.
Ustalık döneminde çekilmiş üç filmini öne çıkaracak olursak Elly Hakkında(2009), Bir Ayrılık(2011), Geçmiş(2013) filmlerini günümüz insan bencilliğini, masum yalanlarını ve kaderlerimizin ne kadar birbirine bağlı olduğunu gün yüzüne çıkarıyor. Üç filmde de tüm karakterlere eşit mesafede yaklaşması ortada bir suç olduğunun üstünü kapatmıyor. Fakat suçun olduğu mahalde, suçlu yok. Herkes bir şekilde kendince haklı. Derin anlamlara sahip sade yorumlarla ve salt insan üzerine yoğunlaşmış gerçeklerle karşılaşıyoruz.
Bu soğuk kış günlerinde belki içinizi ısıtamayacak ama düşüncelerle dolu geceler yaşatacak olan bu kapıyı aralamanızı tavsiye ediyorum.